29 Temmuz 2013 Pazartesi

i'm sorry İ love you ya da nam-ı diğer MISA ne derseniz..#Mita 1

Seri yazmaya karar verdim. Mita serisi açılmış bulunmaktadır :D Mita japonca baktım izledim anlamına geliyor. E tabi ki bende bir japonca canavarı olarak blogumun adı gibi serinin adını da japonca koydum :D Gelelim bu seride ne karalıyacağıma..

Uzun zamandır bir ağlama isteği vardı içimde. Ne kadar kendimi ağlamaya zorlasam da bir türlü ağlayamadım. Çareyi Uzakdoğu dizilerinde bulurum diyip başladım araştırmaya. "JAPON MANYAĞI" olarak tanımlasam da kendimi J-dramalarda 1 liter of tears dışında ağlanacak bir dizi ya da film bulamadığım -ve zaten 1 liter of tears'ı izlediğim için- ilk yazım  bir K-drama üzerine olacak..


Gelelim dramamıza.... I'm sorry i love you'yu büyük bir merakla izledim. İzleyen herkes "Ay ne kadar ağladım bilemessin gözlerim ağlamaktan bîtap düştü.... Şöyle ağladım böyle ağladım.." diye öve öve bitiremedikleri için dedim heralde "tamam! Buldum ne izleyeceğimi."

Başladım diziye 1. bölüm geçti.. 2. bölüm geçti.. 3. bölüm geçti.. Geçti de geçti... "Hani Nerde Gözyaşı? Nerde Ağlamaktan Gebereceğim Dizi? " dedim kendi kendime... 12. bölüme kadar sadece Cha Moo Hyuk'un ilk bölümün sonundaki vurulma sahnesinde gözlerim doldu. Ama zoraki ve psikolojik "AĞLAMAN LAZIM!" sinyalleri sayesindeydi. Dolan gözyaşları da düşmedi zaten geldiği gibi video biter bitmez geri çekildi :D

Ama o 12. bölüm bi geldi.. Tam geldi yani! :D Cha Moo Hyuk-shi ommasının kapısına dayanıpta "Ben de sesnin oğlunum! Beni de sen doğurdun! Ben de senin oğlunum!!!! Neden beni terk ettin? NEDEEEN?!!! Neden beni çöp gibi fırlattın?! " demesiyle benim gözyaşları fora!.. Dedim heralde finale kadar ağlatırlar artık. Ama nerde bir sonraki bölümde yine kesildi ağlamalarım ( -__-' )

15.bölümde yine kesik kesik ağlama krizleri geçirsemde 16. bölümde ağlamaktan altyazıyı okuyamıyordum. Kaç kere durdurup gözlerimi sildim sayamadım.. Salya sümük ağladım. Hatta dudağıma gelen gözyaşlarından orucum bozulur mu ki diye bi arada saçmaladım :D Ajusshiden çok Choi Yune'a ağladım kuzucuğum evlatlıkmış ama öyle evlatlığa can kurban ne kadar sadıktı son ana kadar.. Dizi bittiğindeki halim buydu :D


Konu olarak biraz sıktı beni açıkçası çünkü yeşilçam'dan fırlama gayet Türk filmlerine benzer bi konuya sahipti. İlk kore dizisi i'm sorry i love you olanlar çok yabancılık çekmemişlerdir diye düşündürtmedi değil tabi o bi yana :P

Birkaç sahne ve yorumları yazarak sonlandırıyorum yazımı.

Bu sahnede gözlerim oldu ama AĞLA-ya-MADIM! Neden mi? İlk yazımda belirtmiştim iç sesimin bi acayip kişiliği var diye. sürekli bana komik saçma sapan şeyler söyledi çünkü :D "Aa! kıza bak ne kadar ayıp sokağın ortasında bağırılır mıymış hiç "Sarang Hae! SARANG HAE YO!" diye? Bi de biricik So Ji Sub-nim'e  ^Bay  Sapık ^ diyodu! asıl sapık sensin ajumma bozması git bi saçını başını tara da sonra bağır." diye sürekli aklıma girdi. Ah o iç sesimi ne yapsamda kovalasam? :D 


Kore alfabesini sökmeye çalıştığım için durdurup harf harf kendim okumaya çalışmıştım. Tabi iç ses beni hiç yanlız bırakmaz maşallahı var o konuda bunda da atladı hemen "Omonim(annem) görmesin valla kızar bak" demese olmazdı :P



İtiraftır burda güldüm vallahi (>o<) mikrofonu iç sesin elinden kaptığım gibi "JULİET MİSİN lan sen? o ilaç şişesi ne? Daha düzgün bi yol bulamadın mı ölmek için?" diyerekten kahkahayı bastım :D hele karakola gelen ihbar daha da güldürdü beni "Koreli olduğu tahmin edilen bir kadın cesedi bulundu" nasıl anladınız ben onu anlamadım uzakdoğu fanları bile 1 yıl geçmeden kimin koreli kimin japon olduğunu zor ayırıyoken..

Biraz da hoşuma giden sözlerden yazayım


Moo Hyuk: “Tanrım…
Gerçekten varsan, sana bu sözü veriyorum.
Kalan günlerimde Eun-chae’nin
yanımda olmasına izin verirsen…
Kalan günlerimi bu kadınla geçirme fırsatını verirsen bana…
Daha çok üzerime yüklenmezsen…
Her şeye bir son vereceğim.
Kinimi, öfkemi bir kenara atacağım ve huzur içinde öleceğim.
Tanrım… gerçekten varsan…
sana söz veriyorum.”





Song Eun-chae: ”Duyduğuma göre dünyada en acınacak insanlar hiç hatıraları olmayanlarmış. Eğer çok güzel bir hatıram olsaydı sanırım hayatım boyunca o hatıraya minnet duyar, mutlu olurdum…”






Song Eun-chae: Ölmek tuhaf bir şey değil. Ölmek çok doğal. Neticede hepimiz öleceğiz. Hayatı dolu dolu yaşamak lazım, sevmek sevilmek ve mutlu olmak lazım göçüp gitmeden önce.
Kalan vaktini bu şakilde harcaman yazık değil mi?  Benden kaçtığını biliyorum. Beni yaralamak, incitmek istemiyorsun… Sen gittikten sonra nasıl üstesinden geleceğimi merak ediyorsun.
Ama bilmediğin bir şey var. Geride kalanlar bir şekilde hayatlarını sürdürüyorlar. Ölen, öldüğüyle kalıyor.  Geride kalanlar bir şekilde yaşamaya devam ediyorlar.
Hem ben bir taş kafayım.
Çabucak unuturum.Pek zeki sayılmam. Muhtemelen her şeyi bir ay içinde unutmuş olurum.
Bir ay boyunca kalbim kırık dökük dolaşırım. Ama bir ay sonra, arkadaşlarımla çıkmaya ve eğlenmeye başlarım. Komik bir şeyler gördüğümde kahkahalar atarım. Sonra kendimi toparlarım.
Yani benim için üzülmene gerek yok.



Moo Hyuk: Bana acıma. Hayır lafımı geri alıyorum. Bana acımalısın. Sevgi ve merhamet göstermelisin. Şefkate ihtiyacım var. 
Song Eun-chae: Sen hiç de acınacak bir durumda değilsin.
İçinde kocaman bir sevgi barındırıyorsun.
Sana ihanet eden kadın için kurşun yemeyi göze alacak kadar…
Kocaman bir sevgi…
Sen bir zavallı olamazsın…





Moo Hyuk: Anne…
Eğer dünyaya bir daha gelirsem yine oğlun olarak doğacağım ve iyi bir evlat olacağım, benimle gurur duyacaksın.
Seni seviyorum, anne. Seni sevmediğim bir tek an bile olmadı.
Anne… Beni doğurduğun
için çok teşekkür ederim.


Yune: Anne… Moo hyuk ve ben ölüyoruz. Pırlanta değerindeki oğlun Yune ve terk ettiğin oğlun Moo-hyuk birlikte ölecekler. Kendi kaderine terk ettiğin
oğlun ve onu unutamadığın için onun yerine yetiştirdiğin diğer oğlun… birlikte ölecekler.

26 Temmuz 2013 Cuma

Hayaller bazen kabus olabilir..

Uzakdoğu hayranı olduğumdan beri dikkatimi çekmiştir. Bu adamlar bi değişik sarılıyor ya hu! Değişik ama bi o kadar da sempatik.. Nasıl mı sarılıyor? Ahanda böyle! (Fotoğraf ayrı bir konu ona sonra değineceğim :) )
Bir gün biri bana böyle sarılır mı diye düşünürken....az önce kardeşim sarılıverdi.. (.n,n.)  Sıpam benim.. <3<3<3 Onee-chan' ı mutluluktan dört köşeyken bi anda boğulma tehlikesi atlattım!! Ne mi oldu ? Sarılma bi anda buna dönüştü ( U,U')

Erkek kardeşin mi var derdin var arkadaş.. Bir an mutluluktan gerçekten öldürülüyordum :D

Beni de kabul eder mi dersiniz bloggerlar dünyası?

İçimden geldiği gibi yazabileceğim, saçmalayabileceğim, konuşacak birini bulamadığımda dert yanabileceğim, mutluluklarımı paylaşabileceğim bir yer arıyordum... Sonunda kendimi blog yazarken buldum ( ^u^')
Kendi içsesimle geçen saçma sapan konuşmalardan sıkıldım artık!!(ne kadar komik olsalarda..) Birileriyle konuşma ihtiyacı hissettiğim her an yazarım artık ben buralara :D Kim takar da cevap verir ya da "deli mi ne? vah yazıık gencecik kız daha" der mi bilinmez ama ben yazmak istedim sadece... İçimdekileri dökmek istedim..

Bu arada beni okuyacaklara şimdiden söylüyorum daldan dala atlarım (Kaynana Semra çınlıyor kulaklarımda :D daldan dala daldan dala ) Yani bi yazıya başlarım ama o yazının sonunun nasıl biteceği hakkında hiçbir fikrim olmaz.. Alakalı da olabilir alakasızda (Şu an bu yaıznın olduğu gibi :P)

Beni de kabul eder mi dersiniz bloggerlar dünyası?